1979 yılıydı. MİLLİYET gazetesinde son sürat çalışıyordum. Türkiye'nin Almanya ile milli maçı vardı. İstanbul'daydı. Maç bitti. Alman gazetecilerden biri bizim servise geldi. O zaman Almanca bildiğim için gazetecilerle iyi diyalog halindeydim.
Konuşurken bulunduğu kent Hamburg'un Fatih Terim ile ilgilendiğini söyledi. Sonra Hamburg Terim'e resmi teklif yaptı.
Terim'in yanıtı çok ilginçti.
“Beni Galatasaray'dan kimse ayıramaz.”
Böyle bir insandı Terim. Sonra Galatasaray yazarı olunca dostluğum daha da ilerledi. Ama her şey iyi güzel de Marmara Ereğli'nde yazlıklarda beraber olmalar ve özel hayat dostluğumun pekişmesine yol açtı.
1984 yılında Galatasaray'ın başında Hırvat hoca İviç vardı. Terim'de takım kaptanı. Başkan da rahmetli Ali Uras’tı. İviç sezon bittikten sonra yönetimden birkaç isimle Alp Yalman'ın Esentepe'deki iş yerinde bir toplantı yapıyor. Tabii kimsenin haberi yok.
Toplantıda alınacak ve satılacak futbolcularda gündeme geliyor. Akşam eve gelmiştim. Bu toplantını içinde olanlardan birini aradım. Aradığım kişi bana “Uyuma Ferhan uyuma” dedi. “Ne oldu abi” deyince de olayı anlattı.
İviç toplantıda “Her şey transferlerle iyi olur. Ancak Fatih Terim'in takımdan ayrılması lazım. Ya da ona jübile yapalım. İsterse benim yardımcım olsun. Ama takımda olmasın” demiş ve yöneticiler de onaylamış. Hatta kararı bildirme işi Alp Yalman'a verilmiş.
Bunu duyar duymaz arabama atladım ve Levent'ten Cağaloğlu'na 15 dakikada gittim. Akşam 9 sularıydı. Sayfayı komple indirdik. Manşetimiz “Fatih'e jübile teklifi” oldu.
Ertesi gün antrenmana gitmedim. Fakat sabah 10 gibi telefon çaldı. Arayan Fatih Terim'di. “Ferhan yazını okudum. Şu dakikadan sonra Galatasaray'a gitmiyorum. İş yerindeyim. İstersen gel” dedi. Hemen bir foto muhabiri ile doğru Şişli’ye gittik.
Olayı anlattı. Ben de kendi tarafımı anlattım. Ama kimden aldığımı söylemedim. Çünkü gazeteci haber kaynağını asla söylemez. Terim sabah erken Florya'ya geliyor. Masaj olurken masör Mehmet Akpençe gazeteyi okuyup okumadığını soruyor. Henüz yazıdan haberi yok. Okuduktan sonra soyunma odasına dönüp orayı terk ediyor.
Konu bütün her yeri sarmıştı. Başkan Uras gazeteyi arayıp haberin doğru olmadığını söylüyor. Rahmetli şefim Nezih Alkış'da “Bizde yalan olmaz. Ferhan'da yalan yazmaz” diyor.
O ara herkes Fatih Terim'i arıyor ve yönetimin yalanladığını açıklıyor. Ama Fatih Terim'in yanıtını hiç unutmam:
“Ferhan Tezcan'a inanıyorum. Yönetime inanmıyorum.”
Bu meslek hayatımda karşılaştığım en değerli olaylardan biriydi. Zaten yönetim de öğleden sonra bir açıklama yapıp konunun doğru olduğunu ama vazgeçtiklerini söyledi.
İşte Fatih Terim ile yaşadığım sayısız konulardan biriydi.
Terim'i sevenler kadar az da olsa sevmeyenlerde olabilir.
Fatih Terim bir süre önce başında bulunduğu Panathinaikos'tan ayrıldı. Kadroyu kendi yapmamıştı. Ama olmadı. Başka Alfazousaz ile el sıkışıp ayrıldı. Şimdi adı geçen kulüpler var. Bazı insanlar artık futboldan koptuğunu ve bıraktığını söylüyorlar.
Ama ben inanmıyorum. Çünkü bildiğim Fatih Terim hele hele futboldan kopmaz ve o onu bırakmadıkça o da ondan vazgeçmez.
Bakalım kimler kapısının zilini çalacak ve kurtar bizi “Terim” diyecekler.
Hoşça kalın…